İlk Yenilmez: Kaptan Amerika'ya Dair Her Şey! / (Captain America: The First Avenger)


Herkesin İçinde Yatan Bir Kahraman Var

Evet. Sanırım bu herkes için böyledir. Yaş ilerledikçe gerçeklerin ve sorumlulukların farkına varılsa da özellikle çocuk çağında olmak üzere her zaman içimizde bir kahraman vardır. Monotonlutan, zayıflıktan arındırılmış; belki süper güçlü belki de süper zeki kimine göre de en güzel olan bir kahraman vardır içimizde. İşte bu film de içindeki kahramanı dışa vuran bir çocuğun öyküsü!

 
Çıkmadan önce hakkında çok konuşulan film A.B.D'lerinde gösterime girdi. Ülkemizde ise Eylül ayında vizyona girecek. Filmin kadrosu ve konusundan defalarca söz etmiştik. Yine kısaca bir değinmek gerekirse yönetmen koltuğunda Joe Johnston oturmakta. Başrolde ise Chris Evans Hayley Atwell ve Hugo Weaving rol alıyor. Marvel Comics'e ait çizgi romandan sinemaya aktarılan filmde zayıf ve çelimsiz bir çocuğun kahramana dönüşme hikayesi konu alınıyor.


Resimde görüldüğü gibi son derece zayıf ve kısa boylu olan Steve Rogers'ın tek amacı orduya girip savaşa katılmaktır. 1941 yılında geçen hikayede A.B.D, Hitler'e karşı savaşırken bambaşka bir düşmanı da vardır.  Johann Schmidt isimli bir psikopat Hitler'in gölgesinden çıkıp dünyaya kendi terörünü yaşatma peşindedir.



Fiziki yapısı yüzünden askere alınması imkansız görünen Rogers'ın, kendisini diğerlerinden ayıran bambaşka bir özelliği vardır. Bir profesör sayesinde askere alınıp bir şans tanınan Rogers orduda zekası ve cesaretiyle tüm dikkatleri üzerine çeker. Profesörün geliştirdiği bir teknoloji için denek olan Rogers'ın hayatı tamamen değişecektir. İnsanın kas yapısıyla oynayan bu teknoloji kasları maksimum seviyeye çıkararak bu kişiyi yenilmez yapacaktır. Bu teknolojinin üzerinden gelen Rogers artık zayıf ve kısa boylu değil, gören herkesin gözünü korkutacak derecede yapılı ve iridir.


Fakat tam işlem sonuçlanmışken bir aksilik çıkar. Kimsenin odada olduğunu fark etmediği düşman ajanı serumu alarak profesörü vurur ve kaçmaya çalışır. Onun peşine takılan Rogers ise arabalardan hızlı koştuğunu, metrelerce uzağa zıplayabildiğini ve yumruğunu demirin bile durduramayacağını farkeder. Ajanı yakalayarak teknolojinin başkalarının eline geçmesine engel olsa da dünyada bu güce sahip olma ayrıcalığına tek başına sahip değildir. Kendi üzerinde deney yapan Schmidt'de kendisiyle aynı güçtedir.


Fakat teknolojiyi her ne kadar başarıyla benimsemiş olsa da, ordunun planı bu teknolojiyi birçok askere uygulatmaktı. Hem projenin çökmesi hem de profesörün ölmesi sonucu bu düşünce, hayalin ötesine geçemez. Rogers ise bir halk kahramanı olarak sahnelerde ve filmlerde Kaptan Amerika ismiyle rol alır. Bir süre böyle idare eden Rogers en sonunda dayanamaz ve ordu için birşeyler yapması gerektiğini düşünür. En yakın arkadaşının da mahsur kaldığı 400 kişiyi tek başına kurtararak ordunun gözüne girer.


Artık dünyayı yok etme konusunda kendi ordusunu kuran Schmidt'i durdurabilecek tek bir kişi vardır o da Kaptan Amerika. Onu her yerde köşe bucak aradıktan sonra sonunda bulur. New York'a nükleer bomba atma peşindeyken ilk ve son kez karşı karşıya gelen iki süper güçten Schmidt yenilerek hayata veda eder. Rogers ise New York'u kurtarmak adına kendi hayatını feda ederek gemiyi buzullara yönlendirir.
Savaş bitmiştir ve tüm ülke canını feda eden Kaptan Amerika'nın adını haykırır. Ve biz de tam film bitti derken Rogers gözlerini açar. Kendisini bir odada yatarken bulur. Yanıbaşında radyo vardır ve 1941 yılına ait haberler yayınlanmaktadır. Yanıbaşında ise bir zamanlar ordudan sevdiği kızın bir benzerinin durduğunu görür. Endişeye kapılıp ne olduğunu anlamaya çalışır ve odadan kaçar. Ardından burasının bir tesis olduğunu görür ve hızla uzaklaşır. Rogers sokağa çıktığında büyük bir şoka uğrar. Şehir büyük bir değişikliğe uğramıştır. Ve birisi çıkıp ona gerekli açıklamayı yapar "Rogers bunu sana alıştıra alıştıra söylemeyi umuyorduk. Fakat sen 70 yıldır uyuyorsun." Rogers 2011 yılında olmanın şokunu yaşarken ekran kararır ve film biter.


Film gerçekten çok güzeldi. İzleyip de beğenmeyenler var fakat eminim çok büyük bir çoğunluk memnun kalacaktır. Filmin sonuna baktığımızda kesinlikle devam edecek gibi bırakılmış. Rogers'ın değişimini de gerçekten çok merak ediyorum ve kesin araştıracağım. Natalie Dormer'ı ise sarı saçla görmek beni epey şaşırttı. The Tudors'taki haline epey alışmıştım doğrusu. Ve son olarak Hayley Atwell'e değinecek olursak normalde pek beğendiğim söylenemez fakat bu filmde ona gerçekten aşık oldum. Ama tabi ki kimse Katy Mixon kadar olamaz  :)

Türkçe dublaj fragman aşağıdadır. Tavsiye edilir, iyi seyirler! :)

 

Yorum Gönder

0 Yorumlar